Evet heyet İmralı’ya gidecek ve Abdullah Öcalan çağrı yapacak. Peki Öcalan’ın yapacağı çağrının şekli nasıl olacak?
Çağrının şekli hem Türkiye hem Kürtler açısından kuşkusuz önem arz etmektedir. PKK’ye bir bütün olarak baktığımızda çağrının üç sacayağının olacağı öngörmek olası. Ayaklardan biri Kandil, biri Suriye yani YPG diğeri de örgütün Avrupa gücü.
Geçmişe bakılırsa, Öcalan’ın örgüt üzerine karizmasını hatırlayacak olursak, yapacağı çağrının etkili olacağı düşünülüyor. Zaten bu çerçevede kendisi yapı üzerinde bir kudret sahibi olduğunu yakın geçmişte vurgulamıştı.
Çağrının Etkisinin Yaratacağı Sonuçlar
Öcalan’ın örgütüne yapacağı çağrı elbette etkisini gösterecektir. Siyasetin mekanik bir kurum olmadığını hesaba katarsak, ihtimaller
- Örgüt liderinin yapacağı çağrıya tamamen uyar,
- Örgüt yapılacak olan çağrıya hiç uymaz ki burada kilit güç Kandildir; zira efsane kadro burada ve karar merci kendilerinin olduğunu beyan etmişlerdi.
- Bir kısmı uyar bir kısmı uymaz. Yani örgüt parçalanır. Burada sadece Kandil ve YPG parçalanmaz, bununla birlikte Türkiye’de sivil zeminlerde siyaset yapan DEM Parti de bundan etkileneceği ve bölünme yaşayabileceği ihtimali var.
Buradan bakılırsa ve sürecin başını hatırlayacak olursak, sürecin başı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrıydı- gerek Kandil gerekse Türkiye’de PKK’nin açmış olduğu toplumsal zeminde siyaset yapanlar olanlara temkinli ve kaygılı yaklaştı. Kendi açılarından elbette haklılık payı vardır ama sonradan kısmen açıklandığı üzere, devletin istihbarat kadroları Öcalan ile bir yıldan fazladır bir çalışma yürütüyordu ve bundan bazı Kürt siyasetçileri haberdardı.
Yaklaşık bir yıldır süren çalışma bir kemale erdi ki, MHP lideri Sayın Bahçeli de bilgilendirildi ve kendisinin yapacağı çıkış Türkiye Yüzyılı için hayra alamet olacaktı. Bahçeli de bundan kaçınmadı ve ezber bozan bir çağrı yaptı, Abdullah Öcalan gelsin mecliste DEM Grubunda konuşsun, silahlı mücadeleyi bitirdiğini, örgüyü lağvettiğini beyan etsin, dedi.
Devlet Bahçeli’nin çıkışına karşı Kürt siyasi hareketinin hazırlıksız yakalandığını hissine kapıldı kamuoyu. Sürece ve Bahçeli çıkışına karşı, “Barış için uzatılan her el havada kalmaz” dendi ki bu kadar nazik bir süreçte bunu demek bile bir anlamda ve kısmen de olsa kendine güvenmenin bir ifadesi olarak değerlendirmek gerek bizce.
Kürtler Satılacak mı?
Sorulardan bir tanesi de buydu. Kürtler satılacak mı mıydı? Biz buna katılmıyoruz. Gelinen noktada Kürtlerin çağımızda büyük bir siyasi gücü ve bilinci vardır. Bu güç kolayca çarçur edilmezse satılması imkansızdır. Tetik devreden çıkarıldığı zaman artık direksiyon tamamen siyasi aktörlerin elinde olacaktır. Siyasi müzakerelerde ince eleyip sık dokumaları gerek. Bunu yapabilecek iradeleri de vardır.
Evet Abdullah Öcalan tutuklu olabilir ancak gerek dünyadaki gerekse Ortadoğu’daki siyasal gelişmeleri takip eder, analizini yapar. Değişim ve dönüşüm sürecinin dinamiklerini ve bunun Kürt siyasal mücadelesine etkilerini kazanım ve kaybetme noktasında okuma yapabilecek bir konumda hala.
Gerek Ortadoğu’da gerek Türkiye şartlarında Türkiye’de yaşayan herkesin yararına olabilecek en iyi çözümü Kürtler adına yine en iyi idrak eden Abdullah Öcalan’dir. Devleti yöneten akıl Türkiye Yüzyılı diyor, önümüzdeki yüzyıl terörsüz bir Türkiye olacaktır, diyor. Abdullah Öcalan da bu gerçeği en iyi görüyor ve bu süreçte Kürtlerin de nasıl yer alması gerektiği konusunda çözüm gücü olmak istiyor. İşte bu nedenle Abdullah Öcalan ile devlet aklı bir noktada uzlaştı.
Şunu belirtmekte yarar vardır. Eğer örgüt tamamen liderinin çağrısına uyarsa Öcalan’ın hem eli daha güçlenir hem kendisine tarihsel ve daha ağır bir sorumluluk vermiş olur. Çağrıya uyulmazsa şayet, Kürtleri çok olumsuz bir halet-i ruhiye sarmış olacaktır. Daha doğrusu bir kafa karışıklığı topluma hakim olmuş olur.
Uzlaşmanın Türkiye’nin bir kazanımı ve Türkiye Yüzyılı için bir kilometre taşı olmasını, dahası önümüzdeki yüzyılda Terörsüz Bir Türkiye olmasını diliyoruz.
Saygıyla…